Toplantının açılışında konuşan BASİFED Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve İZSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Küçükkurt, küresel anlamda kara para aklama ve terörün finansmanı noktasında iş dünyasının içine girebileceği riskler ve getirdiği tehlikeleri derinlemesine incelemek istediklerini söyledi.
Bugüne kadar ekonomik veriler, Covid 19 pandemisinin etkileri, küresel ekonomik krizler, çip sorunu, tedarik problemleri, konteyner krizi, uluslararası ticaretin hep gündem olduğunu, çeşitli etkinlik ve toplantılarla bu alanlara projeksiyon tuttuklarını vurgulayan Küçükkurt, “Bugün ise dünya finansındaki çok farklı bir alana bir bakış gerçekleştirmek istedik. Çok görünmeyen, sümen altından yürüyen ancak çok büyük rakamların el değiştirdiği bir alan: kara para aklama ve terör finansmanı bugünkü konumuz” dedi.
1.6 trilyon dolarlık kara para
Kara paranın aklanmasının doğrudan terörün finansmanı ile alakalı olduğunu da belirten Küçükkurt, “Terörün finansmanı dendiğinde akla öncelikle uyuşturucu gelirken, yasadışı yollardan elde edilen gelirin sisteme yasal olarak enjeksiyonu, kara para aklamanın alanına girdiğini ifade edebiliriz. Birleşmiş Milletler (BM), kaynakların vergi kaçakçılığı, yolsuzluk ve mali suçlar nedeniyle tüketildiğini ve her yıl yaklaşık 1,6 trilyon dolar kara para aklandığını açıkladı. Uluslararası finans alanında şeffaflık ve hesap verebilirlik konusunda çalışan BM, vergi kaçakçılığı, kara para aklama ve yolsuzluğun küresel finansa etkilerine ilişkin rapor yayımlamayı sürdürüyor” dedi.
Yoksullukla mücadele için kullanılabilecek kaynakların, vergi kaçakçılığı, yolsuzluk ve mali suçlar nedeniyle tüketildiğine dikkat çekilen rapordan veriler paylaşan Küçükkurt, “Kar kaydırmanın her yıl hükümetlere 500 milyar dolara mal olduğu, 7 trilyon doların vergi cennetlerinde saklandığı ve her yıl küresel gayrisafi milli hasılanın yüzde 2,7'sine denk gelen yaklaşık 1,6 trilyon dolar kara para aklandığını görüyoruz. Bu rakamlar çok büyük rakamlar ve beraberinde bu sürece dahil olmasa da çevresini de büyük risk altına sokan bir suç alanı. Bu süreçleri doğru ve iyi tahlil etmek gerekiyor ki ekonomik faaliyetler yürütülürken bu tuzaklara düşülmesin” diye konuştu.
“Ambargolu ülkelerle ticaret her zaman risktir”
TUM Strategy Kurucu Ortağı Selim Can Sazak ise yaptığı sunumda gündelik hayat ve ticari ilişkilerde iş insanlarının bu yasadışı süreçlere düşmemesi için dikkat etmeleri gereken noktaları anlatarak sözlerine başladı. Ambargo altındaki bir devletin önde gelen liderlerinin paravan şirketlerin üçüncü bir ülkede yapacakları satın alma, satış, finans faaliyetleri de bu çerçevede yasadışı faaliyet olarak adlandırıldığına dikkat çeken Sazak, “Tüm bunlar kayıt dışı. Bunların sisteme dahil edilmesi yani aklanması gerekiyor. Bu süreçleri sadece kriminal örgütlerin yaptığı bir şey gibi düşünmemek gerek” dedi.
Kara para ve terörün finansmanı ile mücadelenin üç aşamalı bir konu olduğunu ifade eden Sazak, “Birinci aşama kimi devletlerin nükleer silahlara ulaşma çabasına yönelik yaptırımlar, suç gelirlerin aklanmasına yönelik yaptırımlar, terörün finansmanına yönelik yaptırımlar olarak sıralayabiliriz” dedi.
Uluslararası Mali Eylem Görev Gücü’nün (FATF) Türkiye’yi kara paranın aklanması ve terörizmin finansmanını engellemede başarılı olamadığı gerekçesiyle gri listeye aldığını hatırlatan Sazak, “Bu süreçte iş insanları da ekstra dikkat etmek zorunda. İş yaptığınız karşı tarafı tanımak, kimlik, adres, iletişim bilgilerini teyit etmek, nihai faydalanıcılarını tespit etmek, kimlik bilgileri ile kara liste / Google taraması yapmak, ilk atılması gereken adımlar” dedi.
“İş yaptığınız firmayı tanıyın”
Firmaların ticaret sicillerine bakmanın şart olduğunu ifade eden Sazak, bu alanda ki risklerin yönetimi için hazırlanmış özel uygulamaların olduğunu, ücretli olan bu uygulamalardan küresel tüm firmaların bilgilerine ulaşabileceğini ifade etti. İster bireysel olarak isterseniz sektörel sivil toplum kuruluşları eliyle bu uygulamaları kullanabilirsiniz” diye konuştu.
Şüpheli işlemlere de ayrı bir başlık açan Sazak, “Alışılmadık transferler, altın veya kıymetli madenlerle ödeme talebi, yurt dışı fonlar ile ödeme ve transfer talepleri, kripto para ile ödeme ya da yüksek nakit ödeme istekleri olursa bilin ki şüpheli bir işlem ile karşı karşıyasınız” dedi.
Coğrafyanın da bu işlemlerin tespitinde işe yaradığını söyleyen Sazak, “bazı bölgelerde şüpheli bir işlemle karşılaşabilirsiniz. Avrupa firmaları sizin iş yaptığınız bölgelere de bakıyorlar. Bu nedenle şüpheli veya ambargolu ülkelerle ticari faaliyetlere özel bir önem vermeniz gerekiyor", diye konuştu.
Bankaların şüpheli gördüğü işlemleri MASAK ile paylaştığını söyleyen Sazak, “Bankalar böyle durumlarda işin içinden çıkamadıklarında MASAK devreye giriyor. Öncesinde incelemeleri kendileri yapıyor. Şirket içi ve dışı avukatları bu işlemleri inceliyorlar” dedi.
Sonuç olarak; uluslar arası ticaret yapan firmalarımızın terörün finansmanı kapsamında yapacakları bir risk analizi ile olası risklerin öngörülmesi ve bu risklerin elemine edilmesinin önemi vurgulandı.