Ekim Ayı Olağan Meclis Toplantısı’nda konuşan İzmir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli, dövizdeki oynaklığa karşı kaslarımızı güçlü tutmanın yolunun, sürekli reform gündeminden geçtiğini belirterek, “Çözüm bekleyen en önemli konulardan birisinin de özellikle bazı sektörlerimizde ithal ürün girdi oranının azaltılması olduğunu düşünüyorum. Önemli tarımsal girdilerden gübreyi buna örnek verebiliriz. Tarımda üretim verimliliğini doğrudan etkileyen gübrenin hammadde kaynakları yeterli olmadığı için kimyasal gübre sektörümüz yüzde 90 oranında dış alıma bağlı durumda. Her yıl yaklaşık 1,2 milyar dolar tutarında gübre ithalatı yapıyoruz. Tüm emtialarda olduğu gibi Dünyada gübre fiyatlarında artış yaşandı. Buna bağlı olarak yurtiçi fiyatlar da yükseliyor. Aynı zamanda gübre tedarikinde de sorunlar yaşanıyor. Artan fiyatlar nedeniyle üreticimizin daha az gübre kullanacağına ilişkin bilgiler alıyoruz. Dolaylı olarak bu, verimliliği ve üreticilerimizin gelirlerini olumsuz etkileyebilir.” dedi.

IŞINSUKESTELLİ

Türk doğal taş sektörü İngiliz mimarlık ofislerini radarına aldı Türk doğal taş sektörü İngiliz mimarlık ofislerini radarına aldı

Türkiye, pandemi döneminde, gıdada,  olağanüstü refleks gösterdi
Benzer durumun bir diğer önemli tarımsal girdi olan zirai ilaç için de geçerli olduğuna değinen Işınsu Kestelli, “Dolayısıyla daha rekabetçi bir tarım sektörü için gübredeki ithalat oranını azaltmamız gerekiyor. Gübrede dış alımın azaltılmasında atılabilecek en önemli adımlardan birinin yerli kaynaklarla üretilebilecek organik gübre miktarının artırılması olduğunu düşünüyorum. Buna imkân sağlayacak hem ar-ge çalışmalarını hem de üretimi destekleyen politikaları hayata geçirmeli, aynı zamanda üreticilerimizin organik gübre kullanımı konusunda teşvik etmeliyiz. Bu örneği şunun için veriyorum. Dünyada küresel gıda güvenliği endeksi iki yıldır art arda geriliyor. Bu gerilemede, pandemiden başka, iklim değişikliği, gıda arz-talep ve fiyatlarındaki oynaklık, ülkelerin tarım politikalarındaki yetersizlikler ve doğal kaynaklar üzerindeki baskının artması gibi etkenler var. Ancak Türkiye, gıdada pandemi döneminde gösterdiği olağanüstü refleksle, gıda güvenliğinde 10 sıra birden yükselerek 113 ülke arasında 48’inci sıraya geldi. Böylece son 10 yıldaki gerileme trendine dur demiş olduk. Bunu devam ettirebilmek için bütün paydaşlar el ele çalışmak zorundayız. Çünkü artık bu bir ihtiyaç değil, zorunluluk.” diye konuştu.

IŞINSUKESTELLİ-1

Yayınlanan rapor geldiğimiz noktanın vahametini açıkça ortaya koydu...
Borsa olarak, İzmir Tarım Teknoloji Merkezi ile tarımın servetini dönüştürme yolunda çok büyük bir adım atarak adeta gövdelerini taşın altına koyduklarını dile getiren Işınsu Kestelli, “Bu vesileyle, çıktığımız bu yolda tarım ve teknoloji şirketlerini de bizimle aynı hedeflere yürümeleri ve yol arkadaşlığı yapmaları için bir kez daha davet ediyorum.” dedi. Dünyanın gündeminde yer alan iklim krizinin önümüzdeki on yıllarda küresel ekonomik dönüşümün temel belirleyicisi olacağına değinen Meclis Başkan Yardımcısı Güngör Şarman, “Ağustos ayında Birleşmiş Milletler Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli tarafından yayınlanan rapor geldiğimiz noktanın vahametini açıkça ortaya koydu. İklim krizi ile mücadele konusunda dünyada ilk ve en önemli somut hedef Avrupa Birliği tarafından oluşturuldu. AB, Yeşil Mutabakat ile 2050 yılında sera gazı emisyonu için net sıfır hedefini açıkladı ve bu hedefe ulaşmak içinde “Fit for 55” olarak adlandırılan eylem planını ilan etti. Dünyadaki karbon salımının yaklaşık yüzde 30’unu gerçekleştiren Çin ise 2060 yılında karbon nötr hedefini ortaya koydu. Ancak, Çin’in hedefinde sadece karbon emisyonlarını sıfırlamak olduğunu, metan ve benzeri diğer sera gazları için bir hedef açıklanmadığını belirtmek isterim.” dedi.

Enerjide yeşil dönüşümü gerçekleştirebilecek önemli bir potansiyelimiz de mevcut
Türkiye olarak bizlerin de hızlı aksiyon aldığını belirten Güngör Şarman, “Cumhurbaşkanımız tarafından 2053 yılı hedefimiz net sıfır emisyon olarak açıklandı. Paris İklim Anlaşması TBMM’de kabul edildi. Ayrıca, Ticaret Bakanlığımız tarafından ihracatımızın yaklaşık yüzde 45’inin gerçekleştirildiği AB’nin Yeşil Mutabakat stratejisine uyum için eylem planı açıklandı. Önümüzdeki dönem sürdürülebilir büyümenin hedefte olacağı bir dönem olacak. Bunun içinde genelde ülkemiz, özelde ise her birimiz işlerimizde ekonomik, sosyal ve çevresel sürdürülebilirliği hedeflemek zorundayız. Bu dönemi yeni bir ekonomik model inşa etmek ve yeni teknolojileri geliştirmek için önemli bir fırsat olarak kullanmalıyız. Enerji sektörümüz bugün için hem ekonomik anlamda hem de iklim değişikliği ile mücadele anlamında en dezavantajlı sektör durumunda. Nitekim, ülkemizin toplam sera gazı emisyonlarının yaklaşık yüzde 70’i enerji kaynaklı. Ekonomik anlamda da hemen her yıl küresel enerji piyasalarının durumuna göre 40-50 milyar dolar arasında enerji maliyetimiz var ki bu durum cari açığımızın da en önemli sebebi. Buna rağmen enerjide yeşil dönüşümü gerçekleştirebilecek önemli bir potansiyelimiz de mevcut. Ülkemiz rüzgâr ve güneş enerjisi üretimine en uygun coğrafyalardan birinde yer alıyor. Bugün için toplam enerji tüketimimizin yüzde 10’u bu iki kaynaktan üretiliyor. Uygun yatırım iklimi ve önümüzdeki dönemde bu alanda yaşanacak teknolojik iyileşmeler sayesinde iki kaynaktan sağlanan yenilenebilir enerji üretimimizin çok daha yüksek seviyelere çıkacağına inanıyorum.” diye konuştu.


2053 hedeflerinin başarılmasında bu gibi avantajlarımızı değerlendirebilmenin de hayati önem taşıdığını düşündüğünü söyleyen Şarman, “Enerji sektörü gibi tarım da iklim krizi ile mücadele edilecek önemli alanlardan bir tanesi. Bitkisel ve hayvansal üretimde bugünkünden farklı uygulamalara ihtiyaç duyulacak. Özellikle su, zirai ilaç ve gübre gibi girdilerin kullanımında önemli değişiklikler yaşayacağız. Buradaki kritik konu ölçek olarak küçük, yeterli finansman gücü olmayan üreticilerimizin bu değişime nasıl ayak uyduracağı. Bu konuda epey uğraş vermemiz gerekecek. Pandemi dönemi gösterdi ki insanoğlunun en öncelikli ihtiyaçlarının başında gıda tedariki geliyor. Bu nedenle öncelikle kendi vatandaşlarımızın ihtiyacını karşılayacak, ardından ihracat ile ülkemize döviz kazandıracak sürdürülebilir tarımsal üretim için maliyetleri düşürücü tedbirleri hayata geçirmeliyiz.” dedi.


Konuşmasının son bölümünde Ege’nin geleneksel ürünleri arasında yer alan üzüm, incir ve pamuktan sonra zeytinde de hasadın başladığına değinen Şarman, rekolte tahmin sonuçları henüz belli değil. Önümüzdeki günlerde açıklanacak ancak ilk veriler bölgesel farklılıklar olsa da normal bir sezon yaşayacağımız yönünde. Yeni sezonun tüm sektör paydaşlarına hayırlı ve
uğurlu olmasını diliyorum.” diye konuştu. Açılış konuşmaları bölümünün ardından Meclis Üyeleri söz alarak sektörlerine ilişkin güncel gelişmeler hakkında katılımcılara bilgi paylaşımında bulundu.