Ege’nin bereketli doğasında kendiliğinden yetişen ot kültürünün tanıtıldığı Karşıyaka Ege Otları Festivali’ne alanında uzman kişilerin söyleşileri renk katarken, bilgilendirici videolar yayınlandı. Yarışmalar, ünlü şefler atölyeleri ile festivale konuk oldu. Dışarıda kurulan sembolik pazar alanında, özellikle İzmir mutfağında yaygın olarak tüketilen turpotu, hardal, radika, cibez, arapsaçı, şevketi bostan, ebegümeci, ısırgan otu, helvacık, gelincik ve iğnelik gibi kış mevsimine özgü yabani otlar sergilendi. Kent A.Ş.’ye festivale özel menü hazırlandı.

Büyük Çarşı Bornova’ya yakışacak Büyük Çarşı Bornova’ya yakışacak

“FESTİVALLER BU KÜLTÜRÜ YAŞATACAK”
Festivalin açılış konuşmasını yapan Yaşar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cemali Dinçer şunları kaydetti: “İzmir’imiz ve çevresi gerek coğrafi, gerek kültürel özellikleri nedeniyle Akdeniz mutfak kültürünün bir parçası. Akdeniz mutfak kültürü ve Akdeniz türü beslenme son yıllarda artan bir öneme sahip. Çünkü sağlıklı beslenme ile eşdeğer sayılıyor. Akdeniz mutfak kültürünün en önemli parçalarından biri yenilebilir otlar. Sağlıklı beslenmenin olmazsa olmazı. Yenilebilir otlar deyince de İzmir’de özellikle mübadele sonrası İzmir’e gelen Giritliler ve adalı Türklerin çok büyük önemi var. Giritliler kendi mutfak kültürlerini İzmir’e taşımışlar, bilgi ve deneyimlerini otlarla kuşaklar boyunca aktarmışlar. Etlerle otları, otlarla otları birleştirerek çok sağlıklı bir beslenme anlayışını ülkemizle tanıştırmışlar. Ben de bir Giritli çocuğu olarak, küçüklüğümden beri otlarla haşır neşirim. Bu otlar sadece beslenme açısından değil, kültürel açıdan ve son yıllarda artan değeri ile ticari açıdan da önem kazanmışlardır. Bu otların üretimi zirai yöntemler ile gerçekleştirilerek ekonomiye katma değer yaratmaktadırlar. Ot festivallerinin de bu kültürü yaşatacakları ve sürdürecekleri açıktır. Üniversiteler bulundukları bölgelere sadece bilimsel bilgi değeriyle katkıda bulunmuyorlar. Kültürel, sosyal ve sanat aktivitelerine de katkıları çok önemli. Bu bağlamda biz de Yaşar Üniversitesi olarak toplumumuzun kültürel ve sanatsal gelişimine her açıdan destek vermeye hazırız. Karşıyaka Belediyesi ile çok yönlü iş birliklerimiz var, bu iş birliklerinin bir parçası da bu tür festivallere, aktivitelerle destek vermek. Bu desteği veriyoruz, vermeye devam edeceğiz.”

Karsiyaka_5

“BU TOPRAKLARA ÖZGÜ BİR YAŞAM GÖSTERGESİDİR”
“Bizim için çok özel olan bu aktiviteye katıldığınız için çok teşekkür ediyorum” diyerek konuşmasına başlayan Karşıyaka Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay şu ifadeleri kullandı: “Festivaller kültürel etkinliklerdir. Seçmiş olduğunuz tema ile ilgili olarak toplumda var olan kültürü yaşatmayı ve gelecek kuşaklara onu taşımayı amaçlar. Bizler Karşıyaka’da gastronomiyi de bu anlamda önemli görüyoruz. Dokunulmamış veya üzerinde daha fazla çalışılması gerektiğini düşündüğümüz bazı alanlarda etkinlikler yapmaya çalışıyoruz. Bunlardan birisi geçmiş aylarda yaptığımız Sokak Lezzetleri Festivali’ydi. İnanılmaz bir ilgiyle karşılandı, tekrarını da yapacağız. İzmir’in sokak lezzetleri unutulmaması gereken, gelecek nesillere taşınması gereken bir kültür. Bugün de Ege Otları Festivali’ni düzenledik. Aslında ot kültürü, Anadolu’nun tamamında çok yaygın. Anadolu gastronomi açısından kaynak olarak çok zengin olan, pek çok kültürün buluştuğu, yaşadığı, var olduğu bir süre sonra birleştiği, sentezlendiği topraklardır. İçinde yaşadığımız bu çok kültürlülüğün getirdiği zenginlik inanılmaz. Biz bunu sessiz, sedasız dünyaya anlatmadan yaşıyoruz. Evlerimizde muhteşem yemekler pişiriliyor. Onları çok şanslı çocuklar yiyorlar ama bunları toplumun geneline yayamıyoruz. Çünkü anlatmıyoruz, kitaplarını çıkarmıyoruz, filmlerini yapmıyoruz ve festivallerini düzenlemiyoruz. Bunun farkında olmamız
hepimiz için çok değerli. Ege cömert bir denizin, bereketli toprakların ve olağanüstü bir iklimin el  ele verip doğanın en güzel şarkısı yazdığı bir yeryüzü cenneti. Biz böyle bir yerde yaşıyoruz, İzmir onun başkenti, Karşıyaka’da paha biçilmez incisi. Bugün biz onun çok önemli bir özelliğini selamlamak, anımsamak ve anımsatmak için bir aradayız. İki gün boyunca doğanın eşsiz armağanını her yönü ile konuşacağız. Bir sonraki buluşmayı şimdiden özleyeceğimiz keyifler yaşayacağız.”

“BU TOPRAKLARA ÖZGÜ YAŞAM GÖSTERGESİDİR”
Ege otlarının sadece bir beslenme kaynağı değil yaşam tarzı olduğunu belirten Başkan Tugay, “Doğa bizden yalnızca sevgi, saygı ve uyum bekliyor. Küresel iklim krizi, vahşi kentleşme, duyarsızlık, ilgisizlik kıskacında ne yapacağımızı düşündüğümüz bir süreçten geçiyoruz. Doğa yardım etmek, çözüm göstermek için elinden geleni yapıyor, güzelliklerini bizimle paylaşmaktan asla vazgeçmiyor. Beslenmeden sağlığa her alanda kullanmamız için bize sunduğu, her birinden bin çeşit keyif aldığımız, damak tadı devşirdiğimiz otlar bunun en güzel kanıtı değil mi? Ege otları yalnızca bir beslenme kaynağı değil, bu topraklara özgü bir yaşam göstergesidir. Bu kültür ile çocuklarımızı ve gençlerimizi tanıştırmak, kötü yeme alışkanlıklarından ve zararlarından korumak, örnek olmak zorundayız. Bize düşen bu eşsiz birikimi doğru, akılcı, bilimsel bir anlayışla değerlendirmek, gastronomi literatürümüzde hak ettiği yere ulaştırmak, sosyal kültürel ve ekonomik değere dönüştürmektir. Karşıyaka Belediyesi olarak bu yolda üstümüze düşeni yapıyoruz ve yapmaya devam edeceğiz. Dünya yeterince yorucu bir süreçten geçerken barışı, bir arada olmanın sevincini ve Karşıyaka’da olmanın keyfini yaşayacağız. Konuklarımıza hemşehrilerimize, bu etkinliğe emek veren herkese teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu. 

Karsiyaka_7

“İZMİR BİR SOFRADIR”
İzmir Köy-Koop Birlik Başkanı Neptün Soyer ise konuşmasında şunları söyledi: “Ot hikayesi çok farklı şeyleri de içinde barından çok farklı bir gastronomi hikayesidir. Gastronomi; tarif, mutfak ve şef üçgenine sıkıştırılmayacak kadar geniş bir konu. Gastronominin bir ucu tarlaya, iklime, suya diğer ucuysa el mayasına, sofraya kadar uzanıyor. Yani yaşadığı coğrafyanın hamuruyla yoğrulmuş bir kültür ve bir sanat. Sofra bir tüketim yeri değil, paylaşım meydanıdır. Kurdu, kuşu, pişireni, anlatanı ile İzmir, kendisi de bir sofradır. Binlerce yıldır sayısız kültür bu sofranın etrafında buluşarak karayı ve denizi birbirine bağlayan nehirler gibi bereketi çoğaltmıştır, bu sihirli buluşmanın sırrı İzmirlinin sofralarını kurarken kendi sağlıkları kadar tarladan sofraya tüm canlıların doğadaki haklarını da gözetmesidir. İzmir’in sağlıklı sofrası, İzmir sofrasına bizi de davet ettiğiniz için teşekkür ederim, sağ olun başkanım.” Konuşmalarından ardından Ege’nin otları ile ilgili video gösterimi gerçekleştirildi. Video gösteriminden sonra Karşıyaka Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, Yaşar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cemali Dinçer ve Beydağ Belediye Başkanı Feridun Yılmazlar’a zeytin fidanı ve plaket takdim etti. Beydağ Belediye Başkanı Feridun Yılmazlar Ege Otları Festivali hakkında “İzmir gibi nezih bir ortamda bizim gibi kırsalı getirip İzmir’in göbeğinde festival yapan başkanıma teşekkür ediyorum. Otun çeşitlerini unutmamak, yeni ot çeşitlerini şehirdeki vatandaşa tanıtmak için çok güzel bir organizasyon. Emeği geçenlere teşekkür ederim” dedi. Karşıyaka Ege Otları Festivali’nin ilk söyleşisinde Dr. Eren Akçiçek “Gıda Olarak Tüketilen Yabani Otların Beslenmedeki Yeri” hakkında bilgi verdi. Tıbbın babası Hipokrat’ın “Yediğin ilacın, ilacın yediğin olsun” sözlerinin ışığında yabani otların sağlıklı beslenmedeki öneminin yeniden idrak edildiği bu günlerde bilgilendirmeleri ile katılımcılara yeni bir bakış açısı kazandıran Akçiçek’e Yaşar Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölüm Başkanı Doç. Dr. Seda Genç ile Araştırmacı-Yazar Aybala Yentürk eşlik etti. Söyleşinin açılışını Araştırmacı- Yazar Aybala Yentürk yaptı. 

“YABANİ BİTKİLERİN ÖN PLANA GELDİĞİNİ GÖRÜYORUZ”
Söyleşinin ilk konuşmacısı Dr. Eren Akçiçek Türkiye’deki ot kültürünün tarihi, yöreselde ot kültürü, otun şu andaki durumu ve beslenmedeki yeri hakkında bilgi verdi. Konuşmasına Türkiye devleti kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” sözüyle başlayan Dr. Eren Akçiçek şunları kaydetti: “Son zamanlarda değişik yörelere ait otların, yabani bitkilerin ön plana geldiğini görüyoruz. Yöresel mutfaklar ülkede oldukça yaygın. Osmanlı Döneminde bitkiler veya otlar daha çok bir mutfak unsuru, yemek unsuru olarak değerlendirilmekten çok bir ilaç olarak görülmüş. Özellikle ot kültürünün gelişmesinde Cumhuriyet döneminde mübadele, mübadelen daha önce de 30 bin Girit Türkü’nün Anadolu’ya gelmesiyle beraber birtakım şeylerin değiştiğini görüyoruz.”

“ANADOLU’NUN ÇOK KADİM BİR YABANİ OT KÜLTÜRÜ VAR”
Giritlilerin, Türk mutfağındaki otların üzerindeki etkisinden bahseden Araştırmacı- Yazar Aybala Yentürk “Benim uzun süren araştırmalar sonucunda hazırladığım çalışmama göre aslında Giritlilerin ot kültürü ile ilgili bazı ezberlerin olduğunu gördüm. Bu ezberlerden bir tanesi Anadolu’ya ot yemeği öğretenin Giritliler olduğuydu. Bu doğru olamaz, Anadolu’nun çok kadim bir yabani ot kültürü var. Ama o zaman neydi Giritlilerin getirdiği? Giritlilerin ota verdikleri değer “farklı”, Anadolu’da ot tüketimi daha çok kırsala aittir fakat Girit mutfağında ot, kentlilerinde sofrasının baş tacıdır. Bu çok önemli” ifadelerini kullandı.

“FARKINDALIK YARATMAK İSTİYORUZ”
Yaşar Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölüm Başkanı Doç. Dr. Seda Genç ise, “Avcı- toplayıcı dönemden beri insanoğlu ot ile besleniyor, geleneksel bir şekilde kadim ot bitkisi nesilden nesle aktarılıyor. Anadolu coğrafyası 11 bin çeşit bitkinin yetiştiği çok geniş bir coğrafya. Bunun 3’te 1 endemik. Pandemi döneminde bağışıklığımıza dikkat etmemiz gerektiğini hepimiz fark ettik. Otları; vitamin, mineral ve antioksidan kapasitesi nedeniyle tüketiyoruz, yani bağışıklığımızı güçlendiriyoruz. Bu festivallerle bir farkındalık yaratmak istiyoruz. Otları tanıyalım istiyoruz, genç katılımcılarımız öğrensin istiyoruz” dedi. Söyleşinin sonunda Neptün Soyer Dr. Eren Akçiçek’ye zeytin fidanı ve plaket takdim etti.

ATÖLYELERE YOĞUN İLGİ
Festival’de gün boyunca atölyeler düzenlendi. İlk olarak Girit Türkleri Kültür ve Dostluk Derneği kurucularından Esin Kurt tarafından “Ot Haşlamanın Püf Noktaları” isimli atölye gerçekleştirildi. Esin Kurt’a atölye boyunca Araştırmacı- Yazar Aybala Yentürk eşlik etti. Atölyede Girit’te yaşayan Türklerin otlar ile ilgili anılarını anlattığı video film de gösterildi. Ot pişirmenin püf noktalarının anlatıldığı, yapılan hataların söylendiği atölyeye Karşıyakalılar yoğun ilgi gösterdi. Atölyenin sonunda katılımcıların soruları cevaplandı.  

DAĞLARDAN GELEN BEREKET
İkinci mutfak atölyesi, “Kazdağları’ndan Yabani Ot Lezzetleri” başlığıyla Sabire Saltuksoy tarafından gerçekleştirildi. Kaz Dağları’ndan kendi elleriyle topladığı yabani otlardan farklı lezzetler hazırlayan Saltuksoy’a Karşıyaka Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay’ın eşi Öznur Tugay ve “Sofram’da Ne Var” markasının kurucusu Gülsüm Akın eşlik etti. Atölye konuşan Öznur Tugay “Yakın bir tarihte iki özel kadınla tanıştım; Sabire ve Gülsüm abla. Çok özel hikayeleri var, onları burada sizlerle buluşturmak istedik” dedi. 42 çeşit yabani ot bildiğini ve onları sınıflandırarak pişirdiğini anlatan Sabire Saltuksoy, “7 çeşit ot hazırladım, bazılarını pişirdim bazılarını burada pişireceğim. Kaz dağlarından 32 adet ot getirdim. Dün Yamanlar Dağı’ndan da 16 çeşit ot topladık. Onu da kendi otlarımın içine kattım” diye konuştu. Gülsüm Akın ise, “Bizi burada sizlerle buluşturan başkanım Cemil Tugay ve Öznur Tugay’a çok teşekkür ederim. Ben Soframda Ne Var markasının kurucusuyum. Artezyen peynir üreticisiyim. Uzun yıllar şehirde yaşadıktan sonra Kazdağları kırsalına yerleştim. 2018’den bu yana üretime devam ediyoruz. Üretmek isteyen herkes ile bu yolda yürüyoruz” dedi.

Program; Katip Çelebi Üniversitesi Orman Mühendisliği bölümünden Prof. Dr. Cenk Durmuşkahya’nın bilgilendirici söyleşisi ile devam etti. Durmuşkahya katılımcılara Ege mutfağında yabani ot kullanımının tarihsel arka planı hakkında bilgi verdi. Ateşin keşfi ile birlikte beslenme alışkanlıklarının değiştiğini bildiren Durmuşkahya, ot tüketiminin insan sağlığına faydalarından da bahsetti. Durmuşkahya, Ege’nin yabani otlarını da görselleriyle birlikte tanıtarak tarihi, bilimsel içeriği ve kullanımı hakkında katılımcıları bilgilendirdi. Durmuşkahya, “Bu otları bilip tanırsak hayatta kalırız; o yüzden bunları öğrenmeliyiz” dedi. Söyleşi sonunda mutfak tarihi araştırmacısı Nejat Yentürk, Durmuşkahya’ya plaket takdim etti. 

Karsiyaka_15

ÜNLÜ ŞEF DANILO DAMGA VURDU!
Günün son atölyesinde ünlü İtalyan şef Danilo Zanna Karşıyakalılar ile bir araya geldi. Festival katılımcı ve ziyaretçileri ünlü şefi ilgi ve coşkuyla karşıladı. Türk ve İtalyan kültürünün birbirine çok benzediğini belirten Şef Zanna, ot kültürünün de bir zenginlik olduğunu vurgulayarak şunları kaydetti: “Türkçe çok zor bir dil, kolay değil ama çok sevimli bir dil. Bir şeyleri anlatmaya çok uygun, muhteşem kelimeleri var. Bu dili konuşurken aynı zamanda yaşıyorum, kalbimden geliyor. İtalyan ve Türk kültürü birbirine çok benziyor. Topraktan çıkan bitkiler de birbirine benzeyince doğal olarak iki kültürün yemekleri de benzerlik gösteriyor. Biz şu anda çok şanslıyız, her şeye kolayca ulaşabiliyoruz önceden böyle değildi. İnsanların ilk tükettikleri şeylerden birisi otlardır; otların ilk kullanımı yoklukla birlikte başlasa da zamanla lezzet aracı olarak kullanılmıştır. Biz İtalya’da bazı otları sokakta bulur dışarıda dolaşırken koparıp yerdik. Annelerimize götürürdük onlar pişirirdi. Zamanla bu ot kültürünü değerlendirmeye, zenginleştirmeye başladık. Bir şef olarak bu kültürü değerlendirmek bizim için çok önemli diye düşünüyorum. Bizi biz yapan kültürlerimizdir.” 

RENKLİ ANLARA SAHNE OLDU
Ekranların sempatik yüzü Zanna, karışık otlu mücver ve ısırgan otlu pesto sos yapan Yaşar Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları bölümünden iki öğrenciye eşlik etti. Yemek yaparken bir yandan da öğrenciler ve izleyiciler ile şakalaşan, muhabbet eden Zanna’nın atölyesi keyifli ve renkli anlara sahne oldu. Hazırlanan yiyecekler ile ilgili bilgi veren Zanna şu ifadeleri kullandı:
“Pesto çok önemli ve güzel sostur, genellikle otlar kullanılarak yapılır. Bu sos ayrıca zeytinyağı ilavesi ile uzun süre saklanabilir, evlerinizde denemenizi öneririm. Mücver ise bir tekniktir, kabaktan yapılır; İzmir’de çok sık yapılan bir tariftir.” Gastronomi hakkında da bilgi veren Zanna, “Gastronomi sadece yemek yapmak değildir bir aşktır, aşkla yapılır. Ben ve bazı şef arkadaşlarımız küçük yaşlarda başlamış olsa da insan istediği zaman başlayabilir; önemli olan istemektir. İyi bir şef çeşitli kültürleri de tanımalı ve bilmelidir; ne kadar çok kültüre dokunursa o kadar iyi bir şef olur. Kültürleri bilmek aynı zamanda büyük bir zenginliktir de” diye konuştu. 

TUGAY’DAN ZANNA’YA KARŞIYAKA ATKISI
Danilo Zanna’ya festivale katıldığı için teşekkür eden Karşıyaka Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, “Sizi yakın zamanda tanıdım, size başarılar diliyorum. Karşıyaka’mızın renkleri yeşil-kırmızı ve beyaz da var; İtalya’nın renklerine benzer. Biz sizlere karşı sıcak duygular besliyoruz. Festivalimize katıldığınız için teşekkür ederim, iyi ki varsınız” dedi. Başkan Tugay, Zanna’ya Karşıyaka atkısı hediye etti. Zanna ise, “Karşıyaka Belediye Başkanımız Cemil Tugay’a daveti için çok teşekkür ederim, burada olmak benim için çok güzel bir duygu. Bu festival için de ayrıca teşekkür ederim, çok anlamlı bir etkinlik. Burada olmak, sizlerle birlikte olmak çok güzel. Ot hepimiz için çok özel ve önemli bir kültür, hep birlikte sahip çıkalım” dedi. Ayrıca kendisine gösterdikleri ilgi ve sevgi için de Karşıyakalılar’a teşekkür etti. Başkan Tugay atkının yanı sıra festivale olan katkılarından dolayı Zanna’ya plaket ve zeytin fidanı taktim etti. Karşıyaka Belediyesi Gondol Kafe’de gerçekleştiren festivale; Karşıyaka Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay ve eşi Öznur Tugay, meclis üyeleri, muhtarlar, Köy Koop Birlik Başkanı Neptün Soyer, Yaşar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cemali Dinçer ve eşi, Beydağ Belediye Başkanı Feridun Yılmazlar, Tire Belediye Başkanı Salih Atakan Duran’ın eşi, akademisyen, kooperatif başkanları, dernek ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri katıldı. 

İKİNCİ GÜN PROGRAMI
Etkinliğin ikinci günü Atakent Gondol Kafe’de düzenlenen etkinliklerle devam edecek. Programın ikinci günü saat 12.00’da söyleşi ile başlayacak. Yazar Bahar İplikçi “Annemin Ot Sepeti, Yarımada Ot Yemekleri” başlığıyla bir söyleşi gerçekleştirecek. Ardından saat 13.30 ile 14.15 arasında Yaşar Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları bölümünün katkılarıyla atölye düzenlenecek. Saat 14.30 ile 15.30 arasında Doğal Tıp Uzmanı, Fitoterapist Şaduman Karaca’nın katılımıyla söyleşi ve atölye gerçekleştirilecek. Ardından Yüksel Ünal’ın sunumuyla ödüllü bilgi yarışması yapılacak. Şef Serkan Çakır programın son kısmında atölye gerçekleştirecek. Çakır atölyede, ekşi kremalı turp otu ve Tire çamuru yatağında pancarlı ısırgan salatası yapacak.